19 Aralık 2010 Pazar

U-MUTSUZUM


Olanlar olacak, olmayanlar olmayacak.. İlişkiler yaşanacak, ayrılıklar hemen peşinden gelecek.. Hâlâ hayattaysan eğer, senin için asıl olan sadece hayat olacak.. hayat ise hep bir problem, kolay tarafından kesip atılmadan, çözülmeyi bekleyen bir düğüm..
Peki.. var mı bir çözüm?. saçmalamayın!

18 Aralık 2010 Cumartesi

NE ZAMAN ANLAŞMIŞ Kİ KALPLE BEYİN?


Anlaşanlar sanırım ilişki bazında şu an dünyanın en mutlu çiftleri olmalı. Evet evet..onlar gerçekten çok şanslılar! Ve ben yeryüzünde ne kadar var böyle çift merak ediyorum. Etrafımda fazla yok. Ama var bir yerlerde biliyorum… Bunu nasıl başarıyorlar gerçekten? Kalbimin istediğine mantığım hayır diyor, mantığımın aldığını kalbim almıyor… Ne acı! Acı, çünkü kalbinle mantığının arasına sıkışıp kalmak oldukça zorluyor. Bu sadece kalp-beyin savaşıyla yetinmiyor. Uykunla savaşıyorsun, etrafındaki insanlarla savaşıyorsun, sorumluluklarınla savaşıyorsun. Ve bazen gerçekten dayanılmaz oluyor.

17-18’li yaşlarda bu karmaşıklığı yaşamıyordum. Kalbim aklımın efendisiydi. Büyüdükçe beynim de zaman zaman üstünlük kurmaya başladı kalbime. Ne yani o yaşlarda aptal mıydım? Büyüdükçe mi akıllandım? Ama aptal olsaydım başarılı bir öğrenci de olamazdım. E peki ne o zaman?

Çok düşündüm ve cevabı buldum. Hatta bazen tokat gibi cevap beni buldu. Ne mi? HAYAT! O zaman sadece aklını derslerin için kullanman yetiyordu. AŞK’ta mantık aramana gerek yoktu. Mantığın sadece derslerinde kullanman yeterliydi. Sorumluluğun sadece buydu hayata karşı. Ama şimdi öyle değil. Artık sorumluluğun tüm hayata karşı. O yüzden artık AŞK’ta mantık da aramak zorunda kalıyorsun. Belki bir süre sonra artık tamamen aklın kalbinin efendisi olacak.

Bunu istemiyorum… Aklım kalbime hükmetmeden önce AKLIMA YATAN, KALBİME DOKUNAN bir AŞK istiyorum.

14 Kasım 2010 Pazar

HAYALLERİMİZİ SATMADIK YA!

Gitmek cesaret ister ufaklık
Gidecegin yer neresi olursa olsun
Sevdiklerinle arana mesefe girince
Varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.
Vedalaşmakta zor iştir biliyo musun ?
Oturursun geminin kıçına.
Bakarsın sevdiklerine gittikçe ufalırlar ufalırlar kaybolurlar
O zaman anlarsın işte
Vedaşalmak asıl kalana değil gidene koyar.
100 defa söyledim sana hüzünlü değilim, mizacım böyle.
Bak şarabımla beraberim.
Çocukluğumdan beri hayaller kuruyorum
Şarabımdan Ayrılmadan hemde.
Ben şarabımdan Ayrılmıyorum.
O da bana bunca gidene rağmen hala hayal kurdurtmaya devam ediyor.
Ne olmuş yani büyük adam olamadıksa?
Hayallerimizi satmadık ya ?..

http://www.dailymotion.com/video/xfa32n_hayallerimizi-satmadyk-ya_shortfilms

6 Ekim 2010 Çarşamba

GÖRÜNMEYEN RUHLAR


Hani bazen boşluğa düşermiş gibi hissedersin ya. Ama aslında olduğun yerde duruyorsundur. Hani bazen ensendeki tüyler kalkar ya ve kollarındaki küçükü tüylerde. İşte bunu onlar yapıyor. Kızdıkları zaman bizi ürpertiyorlar....

DOSTUMA...


O’nu niçin sevdiğimi sorarlarsa buna vereceğim cevap sanırım şöyle olurdu: o, o idi; ben de bendim. Ruhlarımız, yüreklerimiz o kadar sıkı bir birliktelikle yürüdü ki. Hiç bilinmeyen yanlarımızı birbirimize öyle açtık ki, kimi zaman kendimden çok güvenir hale geldim. Öteki sıradan dostlukları buna benzetmeye kalkışmayın. Onsuz yorgun ve bezgin sürüklenip gidiyorum. Tattığım zevkler bile tat vermiyor. Biz her şeyde birbirimizin yarısı idik. Hep de öyle olacak. Her şeyde onun yarısı olmaya öyle alışmışım ki… Olmadığında nefesim eksik gidiyor sanki ciğerlerime. O olmadığında ne yapsam, ne düşünsem onun eksikliğini duyuyorum. O da benim için elbette aynı şeyi duyuyordur. O kadar kaynaşmışız ki ayrı yerlerde olsak bile aramızdaki bağ her geçen gün zenginleşip güçleniyor…

Seni çok seviyorum DOSTUM…

27 Mayıs 2010 Perşembe

VAR GİBİ,YOK GİBİ



Varla yok arasında gibiyim. Ne tadım var ne de tuzum. Hayatın artık tadını alamaz oldum. Hergün birbirinin aynısı. Her çevirdiğim sayfa dün gibi. O yüzden yeniyi, bugünü yaşayamıyorum. Aynı yüzler, aynı sohbetler, aynı denklemler,aynı acı, aynı hikaye, aynı oyun…

Varamıyorum tadına yaşamın. Nefes aldığımı hissedemiyorum. Umuda dair kırıntı bile kalmadı cebimde. Ölmüyorum. Can çekişiyorum….

bahar ayındayız ama gökyüzü bile karanlık. Güneş doğmuyor, gök gürültüleriyle yağmurlar yağıyor. Ne güneş parlıyor gündüzleri, ne ay geceleri. ..

gecelerimde zehir gündüzlerim gibi… kafamdaki karma karışık düşünceler zindan karanlıkta da esir alıyor beni.

Ne uyuyabiliyorum, ne uyanabiliyorum… varla yok arasındayım bu aralar ben.


20 Mayıs 2010 Perşembe

SESSİZ ÇIĞLIK



Sen anlamazsın, bilmezsin ki… Anlamadın çünkü şimdiye kadar.
Bakmadın ki! gözlerime.
Görmedin ki! göz bebeklerimdeki öfkeyi.
Korkma ama
Sevgi dolu öfkem zarar vermez sana.
Kusamıyorum içimdekileri, dökemiyorum ki ortaya.
Susuyorum!
Ben sustukça gözlerim konuşuyor…
Ama ne yüreğin ne de gözlerin, gözlerimi görmüyor.
Hadi sağırsın duymuyorsun sesimi,
Körde mi oldun? Görmüyorsun gözlerimi…



Bahanelerle dolu AŞK! Aşktan sonrası ise yalanlarla ve avuntularla… Hadi biraz daha avut kendini. Son çırpınışlarını tamamla. Eksik kalmasın kuş misali yüreğin acılara. Yaşayabildiğin kadar acıyı yaşa!

Ve sonra…

UNUT geçmişe dair ne varsa…

11 Mayıs 2010 Salı

MEVLANA'DAN SEÇMELER


* Bazı insanlar vardır ki selam verirler ve selamlarından is kokusu gelir. Bazıları da vardır ki selam verirler ve onların selamından misk kokusu gelir.


* Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır; gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener.

* Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden, hakiki irfandan nasipsizdirler. Bu ilim sahipleri, bilgi hafızıdır, bilgi sevgilisi değil.

* Nice kişiler vardır ki dizimin dibindedirler, ama benim için sanki Yemen’dedirler. Yemen’ olan niceleri de vardır ki sanki dizimin dibindedirler.

* Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, hiç aramamak demektir.

* Tuzağa saçtığın taneler cömertlik sayılmaz.

* Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.

* Allah ile olduktan sonra, ölüm de ömür de hoştur.

* Bal yiyen, arısından gocunmaz.

* Bir mum, diğerini tutuşturmakla ışığından hiç bir şey kaybetmez.

* Ne mutlu o kimseye ki kendi ayıbını görür.

* İyiliği ve ihsanı tamamlamak, başlamaktan daha iyidir.

* Balığa, denizden başkası azaptır.

* Adalet nedir? / - Ağaçları sulamak. Zulüm nedir/ -dikene su vermek.

* Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin, karşındakinin anlayabildiği kadardır.

* Fakire verilen,daha onun eline geçmeden Allah’a ulaşır.

* İçte ki kiri su değil, ancak göz yaşı temizler.

* Nerede akarsu varsa orada yeşillik vardır. Akan gözyaşının olduğu yere de rahmet gelir.

* Sende iyi olan ne varsa dostuna onu ver.

* Kendini noksan gören kişi, olgunlaşmaya 10 atla koşar. Kendini olgun sanan ise bu zannı sebebiyle Allah’a ulaşamaz.

* Eyvahlar olsun o kişiye ki kendisi ölür de isyanı kalır!

* Aşk davaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın.

* Yürü, bir an için mezarlıkta sessizce otur. O söz söyleyip şimdi susmuşları gör! Onların topraklarını bir renkte, bir halde görürsün, ama halleri bir değildir ki…

* Ben, hürriyeti kulluğa satmam.

MESAFE


En uzak mesafe ne Afrika'dır,
Ne Çin, Ne Hindistan,
Ne seyyareler
Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan…
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir..
Birbirini anlamayan..

Can Yücel

9 Mayıs 2010 Pazar

TUT YÜREĞİMDEN USTAM!

Ustam!
Aklım firarda.
Gözbebeklerimde müebbet hüzün,
Dilimde ay kesiği bir yara,
Düşüm kırık dökük,... Devamını Gör
Umudumun boynu bükük,
Bir öksüzün omuzlarında sukut.
Yüreğim sana emanet sıkı tut.
Tut ki; kancık pusulara düşmesin.
Bir hain kurşunu gelip deşmesin.

Ustam,
Ne zaman o senin bildiğin zaman,
Ne sevda gördüğün masallardaki.
Eskiden,
Halı tezgahında dokunurdu aşklar,
Nakış nakış, körpe kız ellerinde.
Mendillere yazılırdı isimler,
Yüreklere kazılırdı gizlice.
Sevdalılar asil ve de yürekli
Sevdalar, kavgalar iki kişilik.
Oysa şimdi;
Çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.
Meşru sevdalardan,
Gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara,
Günahkar gecelerden.

Beni herkes sevdaya asi sanır,
Oysa aşk, beni nerde görse tanır,
Hasret tanır,
Zulüm tanır,
Ölüm tanır,
Yüzüm yüzümden utanır.

Yorgunum ustam;
Ne katıksız somun isterim senden,
Ne bir tas su,
Ne taş yastıkta bir gece uykusu.
Var gücünle asıl sükunetime,
Çığlığım kopsun,
Uzat ellerini güneşe dokun,
Uyandır uykusundan,
Tut yüreğimden ustam tut,
Tut beni, sür güne...

AŞKIN HİKAYESİ


Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş.Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş.Zenginlik, "Hayır, alamam.Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!", Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim." Üzüntü "Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var." Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış. Aşk, birden bir ses duymuş. "Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş. Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardım eden yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi'ye sormuş: "Bana yardım eden kimdi?" Bilgi "O, Zaman'dı" diye cevap vermiş. "Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk. Bilgi gülümsemiş:

"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir"

8 Mayıs 2010 Cumartesi

PARÇALI BULUTLU


Parçalı bulutlu bir günün ardından uykusuzluğumla baş başayım… karmaşık duygular zihnimi meşgul ederken dalabilir miyim ki uykuya???

Bugün güldüm, öfkelendim, üzüldüm, heyecanlandım, özledim ama bir tek ağlayamadım. Şimşekler çaksa da zaman zaman içimde, yağan yağmurları dışarı çıkaramadım ve tıkandım.

Bugün hep söylediğim bir sözün ne kadar doğru ve yerinde olduğunu anladım. Çoğu zaman birilerinin zevki birilerinin göz yaşına mal oluyormuş bir kez daha ANLADIM! Ölümün çiğ acısını tattım bugün yeniden… gidene değil geride kalana ACIDIM!

7 Mayıs 2010 Cuma

AN'LAR




Sil baştan yaşama şansım olsaydı eğer,
oturup saymazdım eski yanlışlarımı.
Kusursuz olmaya çalışmaz, rahat bırakırdım yüreğimi.
Ve elbette çok daha coşku dolu olurdu sevdalarım,
içine az buçuk da ciddiyet katılmış.
Bu denli titiz olmazdım hiç, öyle bir şansım olsaydı eğer.
Korkmazdım daha çok riske girmekten.
Daha çok yolculuğa çıkar, gündoğumlarını kaçırmazdım asla;
hele dağlara tırmanmanın keyfini.
Hiç bilmediğim yerlere giderdim gidebildiğimce.
Doyasıya dondurma yer, boşverirdim kurufasülyenin nimetlerine
Öyle bir şansım olsaydı eğer,
dertlerim de yaşamın gerçeğini taşırdı, yalnızca düşlerin değil
İşte hani onlardan, her dakikasını verimli geçirenlerden biriydim.
Aynı an'lara geri dönebilseydim eğer,
yalnızca iyi ve güzel olanlarını tatmak isterdim yeniden.

Öğrenemediyseniz hala, öğrenin artık:
Yaşam an'lardan oluşur. Sadece an'lardan...

Şimdi'yi yakalayın.


Yanında termometresi, bir şişe suyu, şemsiyesi ve
paraşütü olmadan yerinden kıpırdayamayanlardan biriydim.
Ama yeni baştan yaşayabilseydim eğer,
iyice hafiflemiş olarak çıkardım yolculuklara.
İlkbahara yalınayak girer,
Sonbahara dek unuturdum pabuçlarla yürümeyi.
Hiç bilinmeyen yollara dalardım, tadını çıkarırdım gün ışığının,
Çocuklarla daha çok oynardım, sil baştan yaşayabilseydim eğer...

KISA ALINTILAR 3


*Her dalganın çekilişindeki güzellik kendisinden öncekinin çekilişine borçludur; her çiçek kendi meyvası uğrunda solmak zorundadır; meyva da düşmedikçe, ölmedikçe, yeni çiçekleri sağlayamaz. Bahar bile kışın yasından hız alır."

*Güzel geleceği bekleyerek görkemli gençliklerimizi eskitiyoruz...

*Gelecek geçmişin yinelenimi olmaya boyun eğerse, yaşama sevincinden iz bile kalmaz içimde

*İnsanlık kundak bezlerini sever; ama onlardan kurtulmayı bilmedikçe büyüyemeyecektir.

*İnsanların sana sundukları gibi benimseme yaşamı. Yaşamın daha güzel olabileceğine inandır kendini...

*Vahşilik bu muydu acaba? Ölümünün uyandırdığı acının ötesine geçen, herşeye sevecenlikle kucak açan bir aşk tatmak mıydı?

*Ne de olsa bir öyküyü yıkmak çok kolaydır. Bir düşünce dizisini bozmak, Bir porselen eşya gibi özenle, oradan oraya taşınan bir düşün bir parçasına zarar vermek

*İnsanların tek gerçek dayanışması, ölüm karşısındadır...

*Yaralar çoğu kez dilsizdir, ama bir konuştular mı, sesleri korkutucudur ve yalan söylemeyi beceremezler..

*Gerçekliğini hemen hemen yitirmiş bir anı artık o...

*Gerçeklik beni bir kez daha ezdi geçti, ihanete uğrattı...

*Gün ışığının çiğliğine, gerçeği öyle dobra dobra, pat diye söyleyişine, yüzüme bir tokat gibi çarpışına dayanamıyorum.

*Gelecekte de geçmişte de saklı olan hiçliktir, hangi yöne gidersek gidelim karşımızda belirir.

HAYAT *1


"Hayat seni korkutuyorsa, içini yakıyorsa, en yakınların çirkin maskeler takmışsa ... hayat budur de, ikinci kez çağrılmayacağın bir oyun olduğunu söyle. Zevk verici ve acı çektirici bir oyun, inanç ve aldatma oyunu, maskeler oyunu, onu sonuna kadar oyna, ister oyuncu olarak ister izleyici olarak.

Doğunun Limanları-Amin Maalouf (s: 136)

3 Mayıs 2010 Pazartesi

CAN YAKMAK


Bu aralar canımı acıtmakla meşgulüm. Eski defterleri açtım, kurcalamaya başladım. Daldıkça daldım içine çıkamadım. Belki ilk günkü gibi acıtmıyorlar canımı, ama yine de acıtıyorlar işte.

Bu yalnızca bir film, hepsi kurgu…Ama yine de acıtıyor! Gözlerimi kapatıyorum ama dünya yok olmuyor…

2 Mayıs 2010 Pazar

Ben bu ara SİYAH BEYAZIM




Nedenini bilmediğim huzursuzluğum var… bende mevsim hala SONBAHAR… zaman durdu sanki, işlemiyor. Aynı can sıkıntısı, aynı yürek yangını. Bildiğim, bilmediği yada farkına varamadığım onca şey sarıyor bedenimi ve beynimi. Ve ben nefes almamı engelleyen o karışıklığın içinde kayboluyorum. Ne geçen zamanın farkına varabiliyorum, ne de yaşamın tadına… kimi zaman şaha kalkıyorum, kimi zaman yuvasını kaybetmiş yetim bir serçeye dönüyorum. Öfkemle, gücümle bazen kocaman dağları yıkacakmış gibi hissederken, bazen küçük bir yürekle baş edemiyorum. Küçük bir dokunuşla, kısa bir cümleyle, tek bir kelimeyle, kısa bir bakışla… savaşmaktan yoruldum!

Hep küçük şeylermiş insanı yoran, yürekmiş anladım! hoyratça davrandığında koca bir bedeni çürütecek güçteymiş… ANLADIM!!!

Anladım anlamasına ama sanırım biraz geç kaldım… şimdi sadece hayallerle varım, düşlerde varım. Renklerim soldu, ben bu ara SİYAH BEYAZIM…

25 Nisan 2010 Pazar

NEFES AL


Hepimiz gizliden biraz deliyiz... Hepimiz aslında biraz yalnızız ve az biraz anlaşılmak isteriz. Kimsenin bizi tam anlayamadığı gibi bizde karşımızdakini tam anlamıyla anlayamayız. Belki karşımızdakini biraz çocuk görürsek o zaman anlamanın ipuçlarını yakalamış olabiliriz. Yaşlar önemli değil, büyükte olsan zaman zaman bu yüzden küçük bir çocuk gibi görüyorum seni…
Korkun, heyecanın, titremelerin minik bir çocuğun mahzunluğunu getiriveriyor gözlerimin önüne. Ama sakın korkmaktan vazgeçme çünkü korkuyu bilmeyen gerçekte yürekli değildir. Çünkü yüreklilik düşünebilene karşı koyma gücüdür.
Asla SON geldi, SONUM geldi diye düşünme çünkü hiçbir şey gerçek değildir, sürekli değildir ve her şey değişir… ne acıların ne de mutluluklarının böyle kalacağını düşünme. Kendini uyar! Çok çalışmadan, ellerini kirletmeden hiçbir şey değişmez çünkü. Hadi biraz cesaretlen! Yaşıyorsun, varsın, buradasın ve gelişiyorsun. Yaşamını başkaları değil sadece SEN, kendin oluşturuyorsun.
Kabullen! Kusurlarını, yanlışlarını açık yüreklilikle ortaya koy. Çünkü yokluğunun acısını senden başka kimse bu denli yoğun hissedemez. Kendini kendinde kaybetme! Yarın yeni bir gün. Yatağından çıkıp yeniden yaşamaya başlamaya karar ver! Bugün bunu başaramadın mı, PES ETME yarın yine dene! Her gün doğan güneşi fırsat bil. Uğraş, didin kendin için!

Fırsatlar kendilerini arayanları bekler. Teşebbüs etmeden fırsatları yakalamak mümkün olmaz. Doğrudur; her arayan bulamaz. Ama aramadan hiç bulan olmamıştır…

Ve sonra, önüne pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece gitme, otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin seni cesaretsizliğe itmesine izin verme!

"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım."
MEVLANA

22 Nisan 2010 Perşembe

YAŞAM AKIYOR...


Bu senin yaşamın ve her geçen dakika sona eriyor… Bu bizim yaşamımız… Yetmez mi en değerlisinden en değersize harcadıklarımız, heba ettiklerimiz, feda ettiklerimiz?

Hiçbir şey zaman kadar gerçek değildir. Zamandan sonra sevdiklerimiz gelir. Biz zamanın farkına varamadan dünyayı, dünyanın içindeki kendimizi ‘BİZ’i değiştirmeye çalıştık. Oysa farkına varamadık, dünyanın ne denli değiştiğini, anlayamadık.

Artık masalların çoğunda sonlar kötü, prenseslere, kahramanlara aldıran yok. Bizse inadına prenses olduk, kahraman aradık, masallara inandık. Bir bir yollarımızı kapadık. Gideceğimiz, varacağımız yolları yok etmişiz, mecbur içimize döndük, dünyaya kendimizi kapadık.

Bize tüm bunları yaptıransa tüm kapılara kapadığımız yüreğimiz. Yürek yalnız bir avcıdır. Gözü körleşmiş, öfkeden deliye dönecek kadar inatçı. Kimi zaman kendi kendini vuracak kadar mantıksız bir avcı. Biz düşlerimizin sessizliğinde yaşadık hep. Yürek beynimizi esir aldı. Ve biz bunu hep kötüye kullandık. Kendi kendimizi yaktık. Canımızı acıttık.

Bir şeyler gördük ama nedense kabul etmedik. Hep en zayıf yanlarımızı açtık. Sormadan, araştırmadan, düşünmeden inandık. Birilerinin zevki, birilerinin gözyaşlarıyla son buldu hep bizim hikâyelerde.

Hadi bırakalım sadece düşüncelerimizde yürekli olmayı. Bırakalım sadece düşüncelerde yürekli olup, hayatta korkak olmayı. Biliyorum, yenilecek çok ejderler var hala, belki de her zaman... Ama sevinçten vazgeçişte de yıkılış var, el etek çekmeye benzer bir şey var, korkaklık var…

21 Nisan 2010 Çarşamba

ÖBÜR YARIM'A



Dost ve dostluk dediğimiz şeyde ruhlar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış kaynaşmış olmalı ki onları birleştiren dikiş görünmesin hiçbir zaman.Onu neden çok sevdiğimi bana sorarsanız bunu ancak şöyle açıklayabilirim sanırım: o, o idi bende bendim. Biz hep kendimizdik. Ruhlarımız, yüreklerimiz o kadar sıkı yürüdü ki çamurlu yollarda, artık ben onu o da beni kimi zaman kendinden çok tanıyor ve güveniyor.

Öteki sıradan dostluklara benzetmeye kalkışmayın. Onsuz yorgun ve bezgin sürüklenip gidiyorum. Tattığım zevkler bile beni avutacak yerde acıyı tattırıyorlar. Biz her şeyde birbirimizin yarısıyız.

Onunla her şeyi paylaşmak zevkinden yoksun kalınca hiçbir zevki tadasım gelmiyor. Her şeyde onun yarısı olmaya o kadar çok alıştım ki, o olmayınca kendimi yarım bir varlık gibi hissediyorum. Ama bazen ayrılıkların benim sevgimi tazelediğini hissediyorum. Yalnız hissetsekte zaman zaman biliyoruz ki bizim birbirimize uzanan kollarımız dünyanın bir ucundan bir ucunu kucaklayabilecek kadar uzun.

Gerçek dostluğun anlamını bildiğimiz için kendimizi birbirimize çekmekten çok kendimizi birbirimize veririz. Ona iyilik etmeyi onun bana iyilik etmesinden daha çok istemekle kalmam , kendine her edeceği iyiliğin bana da iyilik olmasını isterim. Çünkü bana en büyük iyiliği kendine iyilik yaptığı zaman yapar. Bir yere gitmesi işine yarıyor yada hoşuna gidiyorsa uzakta olması bana, yanımda olmasından daha tatlı gelir. Ben zamanında dostumdan ayrılmada yarar bile buldum. Başka başka yerlerde o benim için yaşıyor, ben onun için. Hayatın tadını yinede bir aradaymışız gibi çıkarabiliyoruz. O kadar kaynaşmışız ki ayrı ayrı yerlerde olmakla aramızdaki gönül birliği bir kat daha zenginleşiyor.

SENİ ÇOK SEVİYORUMMM HERŞEYİMMM....:)

26 Mart 2010 Cuma

YAŞANMAMIŞ YAŞAM



'Yaşanmamış bir yaşam olduğunu bilmek. Hayır ben seçmedim. İstediğim yaşamı yaşamadım. Benim için yazılmış yaşamı yaşadım.Ben bir mahkum gibi bu yaşama kapatıldım!'

Evet içimde, beynime kadar giden o dayanılmaz baskının nedenini öğrendim. Yaşadığım hayatımı gerçekten yaşayamamış olduğumu anladığımda içimde kabaran bu baskının da nedenini anladım.İçimde patlamak üzere olan, yaşanmamış bir yaşam var. Kalbim her atışıyla beni biraz daha sona yaklaştırıyor. Son olsun istiyorum bir an önce. Bundan duyduğum acı o kadar büyük ki, ruhum intiharla dans ediyor. Zaman sonsuza doymayacak kadar aç gözlü. durmadan yiyip, yutuyor benden birşeyler. Geri verdiği ise hiç birşey yok...

Zaman ebedi yinelemenin bir diğer adı mı? Yaptığım her eylem, yaşadığım her acı bu sonsuzluk içinde hep yaşanacak mı? Ve en acısı bütün bu can yakan eylemleri biz yine kendi elimizle yapmış oluyoruz. Yapmadıklarımız ölü doğan düşüncelerimiz. Kaçtığımız tercihlerimiz...

Bu fikirden nefret ediyorum. Yaşayamadığım yaşam içime dehşet veriyor. Bu da bana daha çok acı veriyor. Bu fikri sevecek bir şekilde nasıl yaşayabilirim? Mesela ödevlerim, görevlerim, sorumluluklarım yani...hepsini olsa da eksiklikleri hep yerine getirmeye çalışıyorum. Sevdiğime sadık kalıyorum. Bunlar bana teselli sebebi olabilir mi?

Bir yanda yaşanmamış bir yaşam, diğer yanda sorumluluklarım...Ne kadar kıyaslayabilirim ki? Görev dediğimiz şey insanın kendisini büyütmekten öte, yani kılıftan maskeden başka birşey değil.İyiliğim, görevlerim, sadakatim sanki beni hapsetmiş. Bu küçük küçük sevinçlerle yok olup gideceğim...Yaşamımı değiştirmek istiyorum. Bir kere bile yaşadığımı hissetmeden ölümü karşılamak zorunda kalacağım...

'Yaşanmamış o yaşam sonsuza dek içimizde kabaracak ve sonsuza dek yaşanmamış kalacak! Vicdanımız dinlemediğimiz o sesi sonsuza dek haykıracak!'

RÜYA


I've opened the time and went into a dream.

ZAMANI ARALADIM ve BİR RÜYANIN İÇİNE GİRDİM...

ezgice

22 Mart 2010 Pazartesi

KISA ALINTILAR 2



-Bizim zavallı hayallerimiz! Gördüğümüz şeyler görelidir. Bildiğimiz şeylerde. Yaşadığımız şeyleri biz icat ederiz. Dolayısıyla icat ettiğimiz şeyi yok edebiliriz...

-Şu anda duyduğum acı o kadar büyük ki, intiharla dans ediyor!

-Rölünüzü unutuyor, siz o rölün kendisi oluyorsunuz. Küçük bir intikam iyi birşeydir. Bastırılmış hınç insanı hasta eder!

-Kilitlendim kaldım, sıkıştırılmış bir yay gibiyim...

-Zaman kurduğum tuzaktan kaçışım mı?

-Güzellik bir gizem mi? Yoksa gizem mi kadını güzel yapan?

KISA ALINTILAR


-sihir karanlık ve gizem ister!

-En çok arzu edilen kadın, en çok korkulan kadındır. Tabi bunun nedeni onun ne olduğu değil, bizim onu nasıl gördüğümüzdür!!!

-Bizler arzu edilenden çok, arzu etmeye aşığız...

-Zaman zaman var olan en yalnız insan olduğumu düşünüyorum!

-İnsan güzel bir tenin altındaki çirkinliği görmemek için bazen kendini kör edebiliyor!

-aşık insan kendi gözlerini çıkarmalı, gerçekten ödün vermelidir. Benim için ise böyle bir gerçek dışı yaşam, yaşarken ölmektir!

-Yarından sonraki günü mü bekliyoruz?

-Belki kuytu köşelerimde hala temizlemem gereken biraz kibir kalmış olabilir!

-Zaman sonsuza dek doymayacak kadar aç gözlüdür. Durmadan yer, yutar ama geri verdiği hiç birşey yoktur!

YAŞAMAK ÜZERİNE


"Doğru zamanda öl!" demiş Nietzsche..."Yaşarken yaşa!"
Nasıl mı???
İnsan doğru zamanda yaşayamazsa, ölemezmiş doğru zamanda!
Yaşamınızı tam anlamıyla yaşadınız mı, yoksa yaşam mı sizi yaşadı? Yani kendi yaşamınızı tam anlamıyla yaşadınız mı? Yoksa yaşam mı sizi yaşadı...?
Siz mi seçtiniz, yoksa o mu sizi seçti?
Sevdiniz mi, yoksa pişman mı oldunuz?
Yaşamınızı tamamladınız mı, yoksa boşa mı harcadınız?
Çaresiz bir halde asla yaşayamadığınız bir hayatın yasını mı tutuyorsunuz???


Bu yüzümüzün tutmadığı sorulara ilk cevaplar benden olsun...!

Yaşadım! Yaşarken yaşadım ben. zaman zaman bedenimi, ciğerlerimi nefessiz bıraktığım oldu ama yaşadım. iyiliği de , kötülüğü de kendime yaptım. İyi ve kötü herşeyi yaşadım ben. Seçimlerim hep bana aitti. Bu yüzden çoğu kez canım yandı. Hayat güldü kimi zaman banaa, nispet yaptı, ben demiştim sana!!! dedi. Ama ne olursa olsun seçimlerim hep benimdi, sadece bana aitti! SEVDİM...hemde nasıl sevdim! Yeri geldi sevilmeden sevdim, ilk yaşadığım üzüntüyle dolaşsa da beynimde pişmanlık kırıntıları, gördükçe karşımdakilerin pişmanlıklarını, sonra sonra anladım aslında hiç pişman olmadığımı!!! Yaşamımı tamamladım mı bilmiyorum ama boşa harcadığım zaman belkide sadece o beynimde dolaşan pişmanlık kırıntılarımdır;)

 
Template by Exotic Mommie Illustration by Dapina

brought to you by AllBlogTools.com Blogger templates