27 Mayıs 2010 Perşembe

VAR GİBİ,YOK GİBİ



Varla yok arasında gibiyim. Ne tadım var ne de tuzum. Hayatın artık tadını alamaz oldum. Hergün birbirinin aynısı. Her çevirdiğim sayfa dün gibi. O yüzden yeniyi, bugünü yaşayamıyorum. Aynı yüzler, aynı sohbetler, aynı denklemler,aynı acı, aynı hikaye, aynı oyun…

Varamıyorum tadına yaşamın. Nefes aldığımı hissedemiyorum. Umuda dair kırıntı bile kalmadı cebimde. Ölmüyorum. Can çekişiyorum….

bahar ayındayız ama gökyüzü bile karanlık. Güneş doğmuyor, gök gürültüleriyle yağmurlar yağıyor. Ne güneş parlıyor gündüzleri, ne ay geceleri. ..

gecelerimde zehir gündüzlerim gibi… kafamdaki karma karışık düşünceler zindan karanlıkta da esir alıyor beni.

Ne uyuyabiliyorum, ne uyanabiliyorum… varla yok arasındayım bu aralar ben.


20 Mayıs 2010 Perşembe

SESSİZ ÇIĞLIK



Sen anlamazsın, bilmezsin ki… Anlamadın çünkü şimdiye kadar.
Bakmadın ki! gözlerime.
Görmedin ki! göz bebeklerimdeki öfkeyi.
Korkma ama
Sevgi dolu öfkem zarar vermez sana.
Kusamıyorum içimdekileri, dökemiyorum ki ortaya.
Susuyorum!
Ben sustukça gözlerim konuşuyor…
Ama ne yüreğin ne de gözlerin, gözlerimi görmüyor.
Hadi sağırsın duymuyorsun sesimi,
Körde mi oldun? Görmüyorsun gözlerimi…



Bahanelerle dolu AŞK! Aşktan sonrası ise yalanlarla ve avuntularla… Hadi biraz daha avut kendini. Son çırpınışlarını tamamla. Eksik kalmasın kuş misali yüreğin acılara. Yaşayabildiğin kadar acıyı yaşa!

Ve sonra…

UNUT geçmişe dair ne varsa…

11 Mayıs 2010 Salı

MEVLANA'DAN SEÇMELER


* Bazı insanlar vardır ki selam verirler ve selamlarından is kokusu gelir. Bazıları da vardır ki selam verirler ve onların selamından misk kokusu gelir.


* Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır; gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener.

* Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden, hakiki irfandan nasipsizdirler. Bu ilim sahipleri, bilgi hafızıdır, bilgi sevgilisi değil.

* Nice kişiler vardır ki dizimin dibindedirler, ama benim için sanki Yemen’dedirler. Yemen’ olan niceleri de vardır ki sanki dizimin dibindedirler.

* Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, hiç aramamak demektir.

* Tuzağa saçtığın taneler cömertlik sayılmaz.

* Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.

* Allah ile olduktan sonra, ölüm de ömür de hoştur.

* Bal yiyen, arısından gocunmaz.

* Bir mum, diğerini tutuşturmakla ışığından hiç bir şey kaybetmez.

* Ne mutlu o kimseye ki kendi ayıbını görür.

* İyiliği ve ihsanı tamamlamak, başlamaktan daha iyidir.

* Balığa, denizden başkası azaptır.

* Adalet nedir? / - Ağaçları sulamak. Zulüm nedir/ -dikene su vermek.

* Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin, karşındakinin anlayabildiği kadardır.

* Fakire verilen,daha onun eline geçmeden Allah’a ulaşır.

* İçte ki kiri su değil, ancak göz yaşı temizler.

* Nerede akarsu varsa orada yeşillik vardır. Akan gözyaşının olduğu yere de rahmet gelir.

* Sende iyi olan ne varsa dostuna onu ver.

* Kendini noksan gören kişi, olgunlaşmaya 10 atla koşar. Kendini olgun sanan ise bu zannı sebebiyle Allah’a ulaşamaz.

* Eyvahlar olsun o kişiye ki kendisi ölür de isyanı kalır!

* Aşk davaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın.

* Yürü, bir an için mezarlıkta sessizce otur. O söz söyleyip şimdi susmuşları gör! Onların topraklarını bir renkte, bir halde görürsün, ama halleri bir değildir ki…

* Ben, hürriyeti kulluğa satmam.

MESAFE


En uzak mesafe ne Afrika'dır,
Ne Çin, Ne Hindistan,
Ne seyyareler
Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan…
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir..
Birbirini anlamayan..

Can Yücel

9 Mayıs 2010 Pazar

TUT YÜREĞİMDEN USTAM!

Ustam!
Aklım firarda.
Gözbebeklerimde müebbet hüzün,
Dilimde ay kesiği bir yara,
Düşüm kırık dökük,... Devamını Gör
Umudumun boynu bükük,
Bir öksüzün omuzlarında sukut.
Yüreğim sana emanet sıkı tut.
Tut ki; kancık pusulara düşmesin.
Bir hain kurşunu gelip deşmesin.

Ustam,
Ne zaman o senin bildiğin zaman,
Ne sevda gördüğün masallardaki.
Eskiden,
Halı tezgahında dokunurdu aşklar,
Nakış nakış, körpe kız ellerinde.
Mendillere yazılırdı isimler,
Yüreklere kazılırdı gizlice.
Sevdalılar asil ve de yürekli
Sevdalar, kavgalar iki kişilik.
Oysa şimdi;
Çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.
Meşru sevdalardan,
Gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara,
Günahkar gecelerden.

Beni herkes sevdaya asi sanır,
Oysa aşk, beni nerde görse tanır,
Hasret tanır,
Zulüm tanır,
Ölüm tanır,
Yüzüm yüzümden utanır.

Yorgunum ustam;
Ne katıksız somun isterim senden,
Ne bir tas su,
Ne taş yastıkta bir gece uykusu.
Var gücünle asıl sükunetime,
Çığlığım kopsun,
Uzat ellerini güneşe dokun,
Uyandır uykusundan,
Tut yüreğimden ustam tut,
Tut beni, sür güne...

AŞKIN HİKAYESİ


Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş.Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş.Zenginlik, "Hayır, alamam.Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!", Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim." Üzüntü "Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var." Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış. Aşk, birden bir ses duymuş. "Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş. Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardım eden yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi'ye sormuş: "Bana yardım eden kimdi?" Bilgi "O, Zaman'dı" diye cevap vermiş. "Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk. Bilgi gülümsemiş:

"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir"

8 Mayıs 2010 Cumartesi

PARÇALI BULUTLU


Parçalı bulutlu bir günün ardından uykusuzluğumla baş başayım… karmaşık duygular zihnimi meşgul ederken dalabilir miyim ki uykuya???

Bugün güldüm, öfkelendim, üzüldüm, heyecanlandım, özledim ama bir tek ağlayamadım. Şimşekler çaksa da zaman zaman içimde, yağan yağmurları dışarı çıkaramadım ve tıkandım.

Bugün hep söylediğim bir sözün ne kadar doğru ve yerinde olduğunu anladım. Çoğu zaman birilerinin zevki birilerinin göz yaşına mal oluyormuş bir kez daha ANLADIM! Ölümün çiğ acısını tattım bugün yeniden… gidene değil geride kalana ACIDIM!

7 Mayıs 2010 Cuma

AN'LAR




Sil baştan yaşama şansım olsaydı eğer,
oturup saymazdım eski yanlışlarımı.
Kusursuz olmaya çalışmaz, rahat bırakırdım yüreğimi.
Ve elbette çok daha coşku dolu olurdu sevdalarım,
içine az buçuk da ciddiyet katılmış.
Bu denli titiz olmazdım hiç, öyle bir şansım olsaydı eğer.
Korkmazdım daha çok riske girmekten.
Daha çok yolculuğa çıkar, gündoğumlarını kaçırmazdım asla;
hele dağlara tırmanmanın keyfini.
Hiç bilmediğim yerlere giderdim gidebildiğimce.
Doyasıya dondurma yer, boşverirdim kurufasülyenin nimetlerine
Öyle bir şansım olsaydı eğer,
dertlerim de yaşamın gerçeğini taşırdı, yalnızca düşlerin değil
İşte hani onlardan, her dakikasını verimli geçirenlerden biriydim.
Aynı an'lara geri dönebilseydim eğer,
yalnızca iyi ve güzel olanlarını tatmak isterdim yeniden.

Öğrenemediyseniz hala, öğrenin artık:
Yaşam an'lardan oluşur. Sadece an'lardan...

Şimdi'yi yakalayın.


Yanında termometresi, bir şişe suyu, şemsiyesi ve
paraşütü olmadan yerinden kıpırdayamayanlardan biriydim.
Ama yeni baştan yaşayabilseydim eğer,
iyice hafiflemiş olarak çıkardım yolculuklara.
İlkbahara yalınayak girer,
Sonbahara dek unuturdum pabuçlarla yürümeyi.
Hiç bilinmeyen yollara dalardım, tadını çıkarırdım gün ışığının,
Çocuklarla daha çok oynardım, sil baştan yaşayabilseydim eğer...

KISA ALINTILAR 3


*Her dalganın çekilişindeki güzellik kendisinden öncekinin çekilişine borçludur; her çiçek kendi meyvası uğrunda solmak zorundadır; meyva da düşmedikçe, ölmedikçe, yeni çiçekleri sağlayamaz. Bahar bile kışın yasından hız alır."

*Güzel geleceği bekleyerek görkemli gençliklerimizi eskitiyoruz...

*Gelecek geçmişin yinelenimi olmaya boyun eğerse, yaşama sevincinden iz bile kalmaz içimde

*İnsanlık kundak bezlerini sever; ama onlardan kurtulmayı bilmedikçe büyüyemeyecektir.

*İnsanların sana sundukları gibi benimseme yaşamı. Yaşamın daha güzel olabileceğine inandır kendini...

*Vahşilik bu muydu acaba? Ölümünün uyandırdığı acının ötesine geçen, herşeye sevecenlikle kucak açan bir aşk tatmak mıydı?

*Ne de olsa bir öyküyü yıkmak çok kolaydır. Bir düşünce dizisini bozmak, Bir porselen eşya gibi özenle, oradan oraya taşınan bir düşün bir parçasına zarar vermek

*İnsanların tek gerçek dayanışması, ölüm karşısındadır...

*Yaralar çoğu kez dilsizdir, ama bir konuştular mı, sesleri korkutucudur ve yalan söylemeyi beceremezler..

*Gerçekliğini hemen hemen yitirmiş bir anı artık o...

*Gerçeklik beni bir kez daha ezdi geçti, ihanete uğrattı...

*Gün ışığının çiğliğine, gerçeği öyle dobra dobra, pat diye söyleyişine, yüzüme bir tokat gibi çarpışına dayanamıyorum.

*Gelecekte de geçmişte de saklı olan hiçliktir, hangi yöne gidersek gidelim karşımızda belirir.

HAYAT *1


"Hayat seni korkutuyorsa, içini yakıyorsa, en yakınların çirkin maskeler takmışsa ... hayat budur de, ikinci kez çağrılmayacağın bir oyun olduğunu söyle. Zevk verici ve acı çektirici bir oyun, inanç ve aldatma oyunu, maskeler oyunu, onu sonuna kadar oyna, ister oyuncu olarak ister izleyici olarak.

Doğunun Limanları-Amin Maalouf (s: 136)

3 Mayıs 2010 Pazartesi

CAN YAKMAK


Bu aralar canımı acıtmakla meşgulüm. Eski defterleri açtım, kurcalamaya başladım. Daldıkça daldım içine çıkamadım. Belki ilk günkü gibi acıtmıyorlar canımı, ama yine de acıtıyorlar işte.

Bu yalnızca bir film, hepsi kurgu…Ama yine de acıtıyor! Gözlerimi kapatıyorum ama dünya yok olmuyor…

2 Mayıs 2010 Pazar

Ben bu ara SİYAH BEYAZIM




Nedenini bilmediğim huzursuzluğum var… bende mevsim hala SONBAHAR… zaman durdu sanki, işlemiyor. Aynı can sıkıntısı, aynı yürek yangını. Bildiğim, bilmediği yada farkına varamadığım onca şey sarıyor bedenimi ve beynimi. Ve ben nefes almamı engelleyen o karışıklığın içinde kayboluyorum. Ne geçen zamanın farkına varabiliyorum, ne de yaşamın tadına… kimi zaman şaha kalkıyorum, kimi zaman yuvasını kaybetmiş yetim bir serçeye dönüyorum. Öfkemle, gücümle bazen kocaman dağları yıkacakmış gibi hissederken, bazen küçük bir yürekle baş edemiyorum. Küçük bir dokunuşla, kısa bir cümleyle, tek bir kelimeyle, kısa bir bakışla… savaşmaktan yoruldum!

Hep küçük şeylermiş insanı yoran, yürekmiş anladım! hoyratça davrandığında koca bir bedeni çürütecek güçteymiş… ANLADIM!!!

Anladım anlamasına ama sanırım biraz geç kaldım… şimdi sadece hayallerle varım, düşlerde varım. Renklerim soldu, ben bu ara SİYAH BEYAZIM…

 
Template by Exotic Mommie Illustration by Dapina

brought to you by AllBlogTools.com Blogger templates