25 Nisan 2010 Pazar

NEFES AL


Hepimiz gizliden biraz deliyiz... Hepimiz aslında biraz yalnızız ve az biraz anlaşılmak isteriz. Kimsenin bizi tam anlayamadığı gibi bizde karşımızdakini tam anlamıyla anlayamayız. Belki karşımızdakini biraz çocuk görürsek o zaman anlamanın ipuçlarını yakalamış olabiliriz. Yaşlar önemli değil, büyükte olsan zaman zaman bu yüzden küçük bir çocuk gibi görüyorum seni…
Korkun, heyecanın, titremelerin minik bir çocuğun mahzunluğunu getiriveriyor gözlerimin önüne. Ama sakın korkmaktan vazgeçme çünkü korkuyu bilmeyen gerçekte yürekli değildir. Çünkü yüreklilik düşünebilene karşı koyma gücüdür.
Asla SON geldi, SONUM geldi diye düşünme çünkü hiçbir şey gerçek değildir, sürekli değildir ve her şey değişir… ne acıların ne de mutluluklarının böyle kalacağını düşünme. Kendini uyar! Çok çalışmadan, ellerini kirletmeden hiçbir şey değişmez çünkü. Hadi biraz cesaretlen! Yaşıyorsun, varsın, buradasın ve gelişiyorsun. Yaşamını başkaları değil sadece SEN, kendin oluşturuyorsun.
Kabullen! Kusurlarını, yanlışlarını açık yüreklilikle ortaya koy. Çünkü yokluğunun acısını senden başka kimse bu denli yoğun hissedemez. Kendini kendinde kaybetme! Yarın yeni bir gün. Yatağından çıkıp yeniden yaşamaya başlamaya karar ver! Bugün bunu başaramadın mı, PES ETME yarın yine dene! Her gün doğan güneşi fırsat bil. Uğraş, didin kendin için!

Fırsatlar kendilerini arayanları bekler. Teşebbüs etmeden fırsatları yakalamak mümkün olmaz. Doğrudur; her arayan bulamaz. Ama aramadan hiç bulan olmamıştır…

Ve sonra, önüne pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece gitme, otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin seni cesaretsizliğe itmesine izin verme!

"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım."
MEVLANA

22 Nisan 2010 Perşembe

YAŞAM AKIYOR...


Bu senin yaşamın ve her geçen dakika sona eriyor… Bu bizim yaşamımız… Yetmez mi en değerlisinden en değersize harcadıklarımız, heba ettiklerimiz, feda ettiklerimiz?

Hiçbir şey zaman kadar gerçek değildir. Zamandan sonra sevdiklerimiz gelir. Biz zamanın farkına varamadan dünyayı, dünyanın içindeki kendimizi ‘BİZ’i değiştirmeye çalıştık. Oysa farkına varamadık, dünyanın ne denli değiştiğini, anlayamadık.

Artık masalların çoğunda sonlar kötü, prenseslere, kahramanlara aldıran yok. Bizse inadına prenses olduk, kahraman aradık, masallara inandık. Bir bir yollarımızı kapadık. Gideceğimiz, varacağımız yolları yok etmişiz, mecbur içimize döndük, dünyaya kendimizi kapadık.

Bize tüm bunları yaptıransa tüm kapılara kapadığımız yüreğimiz. Yürek yalnız bir avcıdır. Gözü körleşmiş, öfkeden deliye dönecek kadar inatçı. Kimi zaman kendi kendini vuracak kadar mantıksız bir avcı. Biz düşlerimizin sessizliğinde yaşadık hep. Yürek beynimizi esir aldı. Ve biz bunu hep kötüye kullandık. Kendi kendimizi yaktık. Canımızı acıttık.

Bir şeyler gördük ama nedense kabul etmedik. Hep en zayıf yanlarımızı açtık. Sormadan, araştırmadan, düşünmeden inandık. Birilerinin zevki, birilerinin gözyaşlarıyla son buldu hep bizim hikâyelerde.

Hadi bırakalım sadece düşüncelerimizde yürekli olmayı. Bırakalım sadece düşüncelerde yürekli olup, hayatta korkak olmayı. Biliyorum, yenilecek çok ejderler var hala, belki de her zaman... Ama sevinçten vazgeçişte de yıkılış var, el etek çekmeye benzer bir şey var, korkaklık var…

21 Nisan 2010 Çarşamba

ÖBÜR YARIM'A



Dost ve dostluk dediğimiz şeyde ruhlar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış kaynaşmış olmalı ki onları birleştiren dikiş görünmesin hiçbir zaman.Onu neden çok sevdiğimi bana sorarsanız bunu ancak şöyle açıklayabilirim sanırım: o, o idi bende bendim. Biz hep kendimizdik. Ruhlarımız, yüreklerimiz o kadar sıkı yürüdü ki çamurlu yollarda, artık ben onu o da beni kimi zaman kendinden çok tanıyor ve güveniyor.

Öteki sıradan dostluklara benzetmeye kalkışmayın. Onsuz yorgun ve bezgin sürüklenip gidiyorum. Tattığım zevkler bile beni avutacak yerde acıyı tattırıyorlar. Biz her şeyde birbirimizin yarısıyız.

Onunla her şeyi paylaşmak zevkinden yoksun kalınca hiçbir zevki tadasım gelmiyor. Her şeyde onun yarısı olmaya o kadar çok alıştım ki, o olmayınca kendimi yarım bir varlık gibi hissediyorum. Ama bazen ayrılıkların benim sevgimi tazelediğini hissediyorum. Yalnız hissetsekte zaman zaman biliyoruz ki bizim birbirimize uzanan kollarımız dünyanın bir ucundan bir ucunu kucaklayabilecek kadar uzun.

Gerçek dostluğun anlamını bildiğimiz için kendimizi birbirimize çekmekten çok kendimizi birbirimize veririz. Ona iyilik etmeyi onun bana iyilik etmesinden daha çok istemekle kalmam , kendine her edeceği iyiliğin bana da iyilik olmasını isterim. Çünkü bana en büyük iyiliği kendine iyilik yaptığı zaman yapar. Bir yere gitmesi işine yarıyor yada hoşuna gidiyorsa uzakta olması bana, yanımda olmasından daha tatlı gelir. Ben zamanında dostumdan ayrılmada yarar bile buldum. Başka başka yerlerde o benim için yaşıyor, ben onun için. Hayatın tadını yinede bir aradaymışız gibi çıkarabiliyoruz. O kadar kaynaşmışız ki ayrı ayrı yerlerde olmakla aramızdaki gönül birliği bir kat daha zenginleşiyor.

SENİ ÇOK SEVİYORUMMM HERŞEYİMMM....:)

 
Template by Exotic Mommie Illustration by Dapina

brought to you by AllBlogTools.com Blogger templates